|
|||||||||
Turkish abstractLobuler kapiller hemanjioma (LKH) sık görülen, iyi huylu, mukoza ve cildi tutan, pyojenik granülom olarak da adlandırılan vasküler lezyondur. Her yaşta görülse de daha çok 3. dekadda ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Burunda nadir olarak görülür. Burun tıkanıklığı ve kanama, nazal kavitede bulunan LKH’nin en sık görülen semptomlarıdır. İntranazal kitlelerin ayırıcı tanısında akılda bulundurulması gereken bir patolojidir. Tedavide cerrahi total eksizyon yeterli olmaktadır. Rekürrens nadir olarak görülmektedir. Bu yazıda nazal septumda lobuler kapiller hemanjioma tanısı konan 2 olgu literatür bilgisi eşliğinde sunuldu.IntroductionPyojenik granüloma olarak da adlandırılan lobuler kapiller hemanjiom; cilt ve ağız içi mukoz mebranlarda sık, nazal kavitede nadir görülen bening vasküler bir tümördür [1,2]. İsminden farklı olarak, bakterilere bağlı gelişen (pyojenik) ve granülomatöz histopatolojik özellikleri olan bir hastalık değildir2. Her yaşta görülse de 30-50’li yaşlarda ve kadınlarda daha sık görülmektedir [2,3]. Etyolojisinde kronik iritasyon, mikrotravma, yabancı cisim, oral kontraseptif kullanımı ve gebelik gibi hormonal faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir [1,2,4,5]. Genelde kırmızı renkli, üzeri travmaya sekonder ülsere, kolayca kanayan, birkaç milimetre ile birkaç santimetre arasında boyutlara ulaşabilen, saplı veya sapsız lezyonlardır [6,7]. Tedavi şekli tümörün boyutuna ve yerleşimine göre değişir. Progresif ilerleyen intranazal kitlelerin ayırıcı tanısında inflamatuar ve neoplastik süreçler; enflamatuar nazal polipler, sarkoidoz, Wegener granülomatozis, hemanjioma, sinonazal papilloma, osteoma, hemanjioperisitoma, histiostoma, leimoyoma, skuamoz hücreli karsinoma, adenokarsinoma, melanoma, anjiosarkoma ve lenfoma göz önünde bulundurulmalıdır [1,6,8]. Nazal kavite yerleşimli LKH olgularında epistaksis en sık görülen semptomdur [4,5,8]. Daha az sıklıkla nazal obstrüksiyon, pürülan rinore ve epifora gibi semptomlar da bildirilmiştir [4,5,8]. Bu yazıda septal lobuler kapiller hemangioma tanısı konulan 2 olgu, LKH’nın intranazal kitlelerin ayırıcı tanısında hatırlanması ve farklı lokalizasyonlarda da karşımıza çıkabileceğini vurgulamak amacıyla literatür bilgisi eşliğinde sunduk. Case ReportOLGU 1 36 yaşında kadın hasta tek taraflı hemorajik kitle, burun tıkanıklığı ve epistaksis şikayetleri ile polikliniğimize başvurdu. Hastanın öyküsünde 3 ay önce aynı nedenle eksizyonel biyopsisinin yapıldığı ve patolojisinin pyojenik granüloma olarak raporlandığı öğrenildi. Hastanın anterior rinoskopi ve endoskopik muayenesinde sol septal mukozada Little alanında 1,5x1 cm boyutlarında üzeri krutlu soluk pembe kırmızımsı polipoid saplı kitle saptandı (Resim 1). Bu kitlenin5 mmüzerinde septal mukozada 3x3 mm boyutlarında satellite lezyon olabileceğini düşündüğümüz bir başka lezyon daha mevcuttu. Hastanın üst solunum yolu enfeksiyonu, oral kontraseptif kullanımı, gebelik ve travma öyküsü yoktu. Lokal anestezi altında her iki lezyon da mukoperikondriumu da içerecek şekilde cerrahi sınırlarla birlikte total eksize edildi (Resim 2). Cerrahi alan sekonder iyileşmeye bırakıldı. Kitlelerin patolojisi pyojenik granülom olarak raporlandı. Sonrasında hastanın şikayetleri hızlı şekilde iyileşme gösterdi ve 1. yıl takiplerine kadar başka bir şikayeti olmadı.
OLGU 2 26 yaşında erkek hasta 3 haftadır sol burundan ara ara epistaksis ve burun tıkanıklığı şikayetleri ile polikliniğimize başvurdu. Hastanın anterior rinoskopi ve endoskopik muayenesinde sol septal mukozada Little alanında 1x1 cm boyutlarında soluk pembe polipoid geniş tabanlı saplı kitle saptandı (Resim 3). Lokal anestezi altında lezyon mukoperikondriumu da içerecek şekilde cerrahi sınırlarla birlikte total eksize edildi (Resim 4). Cerrahi alan sekonder iyileşmeye bırakıldı. Kitlenin patolojisi pyojenik granülom olarak raporlandı. Postoperatif 3 ay takibinde hastanın herhangi bir şikayeti olmadı.
DiscussionPyojenik granüloma genellikle cildi ve oral kavitenin mukozasını, sıklıkla da gingivayı etkiler. Nazal kaviteyi ise nadir olarak etkiler. Burunda sıklıkla little alanında daha az sıklıkla da inferior konka anteriorunda görülür [2,9]. Bizim olgularımızda da lezyonlar nazal pyojenik granülomun literatürde bildirilen en sık görüldüğü little alanından kaynaklanmaktaydı. Hastalar genelde epistaksis, hızlı gelişen tek taraflı kitle ve obstrüksiyon şikayetleri ile başvururlar [4,5,8]. Sunduğumuz vakalarda da hastalar epistaksis, sol nazal kitle ve obstrüksiyon şikayetleri ile başvurdu. Daha az sıklıkla da pürülan rinore ve epifora gibi nonspesifik semptomlar bildirilmiştir [4,5,8]. İlk lezyonun eksizyonundan sonra multiple satellite lezyonların oluşumu pyojenik granülomun nadir komplikasyonlarındandır. Bu durum tanı ve tedavide zorluklara neden olabilmektedir. Rekürren pyojenik granülom olarak bilinen bu lezyonlar 1968’de Warner ve Wilson Jones tarafından tariflenmiştir [7]. Bizde 3 ay gibi kısa bir sürede rekürren ve satellite lezyon oluşan vakamızı paylaştık. Travma, kronik iritasyon, enfeksiyon, viral onkogenez ve mikroskopik arteriovenöz anastamozlar pyojenik granülom oluşumunda olası predispozan faktörlerdir [10]. Satellit metastazların patogenezi iyi bilinmemektedir. Primer lezyonun tedavisinden sonra anjiogenik faktörlerin yeni lezyonların oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir [7]. Truss ve arkadaşlarının pyojenik granülom tümörü üzerinde yapmış oldukları sitogenetik çalışmada [21]. Kromozomun uzun kolunda delesyon olduğu ve delesyonun olduğu kromozom bölgesinde anjiogenezis oluşumunu ve endotel proliferasyonunu düzenleyen genlerin bulunduğu tespit edilmiştir [11]. Primer lezyona uygulanan tedavi seçenekleri ile rekürrens oluşma riski ilişkili gözükmemektedir. Çünkü rekürrensler cerrahi eksizyon, koterizasyon, CO2 lazer eksizyon, ligasyon ve küretaj gibi tüm cerrahi modalitelerden sonra tarif edilmiştir [12]. Pyojenik granüloma tedavisinde cerrahi eksizyon sıklıkla uygulanan tedavi modalitesidir. Bununla birlikte elektrodiseksiyon, lazer terapi, krioterapi, etanol, kortikosteroid ve sklerozan ajan enjeksiyonları da tedavide kullanılmıştır [13]. Ayrıca pyojenik granülomlu gebe kadınlarda lezyonlar genellikle doğumdan sonra gerilemektedir. Gebe hastalarda bu durum göz önünde bulundurulmalıdır [14]. Alternatif tedavilere rağmen cerrahi tedavi çoğu durumda en sık başvurulan yöntemdir. Diğer tedavi şeçenekleriyle karşılaştırılıdığında nüks oranı düşüktür [1]. Literatürde nazal pyojenik granüloma rekürens oranları % 0-22,6 arasında bildirilmektedir [4,15]. Rekürrenslerin nedeni; yetersiz eksizyon, etyolojik faktörleri uzaklaştırmadaki eksikliktir [13]. Pyojenik granüloma, kanama öyküsü vermesi ve hızlı büyüme göstermesi nedeniyle kolaylıkla malignitelerle karışabilir. Bu nedenle lezyonun total çıkarılıp histopatolojik olarak incelenmesi ilk tercih olmalıdır. Eksizyonel biyopsi en önemli tanı ve tedavi metodu olmakla birlikte küçümsenmeyecek orandaki rekürrenslerinde oluşabileceği göz önüne alınarak emniyet marji ile birlikte lezyon total eksize edilmelidir. References
|
|||||||||
Keywords : Lobuler kapiller hemanjioma , Pyojenik granülom , Nazal septum , Epistaksis |
|